Turistik Yerlerimiz | Tatil Gezi Eğlence Hepsibir Arada

Web Name: Turistik Yerlerimiz | Tatil Gezi Eğlence Hepsibir Arada

WebSite: http://turistikyerlerimiz.wordpress.com

ID:182285

Keywords:

Tatil,Yerlerimiz,Turistik,

Description:

Sinop Kalesiİ.Ö. VIII. Yüzyılda Milet ‘ten gelerek Sinop ‘ta yerleşip koloni kuran göçmenler tarafından ilk defa yapıldığı düşünülmektedir. Kaleler VII. Yüzyılda Kimmerlerin istilasından sonra yeniden onarılmıştır. VI. yüzyılda Pers hâkimiyetine geçen şehir Pontus Krallığının önemli bir merkezi olmuş, surlar IV. Mitritathes tarafından bugünkü sınırlarıyla onarılıp geliştirilmiştir.Romalılar ve Bizanslılar döneminde de devamlı onarım görmüştür. 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçen kale yeniden onarılarak savunmayı güçlendirmek amacıyla iç kale oluşturulmuştur. Sinop şehir surları yarım adanın en dar olan boyun kısmını tamamen çevrelemektedir. Kuzey surları 1800 m. güney surları 400 m. doğu surları 500 m. batı surları 273 m. olmak üzere toplam sur uzunluğu 2973 m. ‘dir. Sur kalınlığı 8 m. olup yüksekliği 25-30 m. arasında değişir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Kumkapı, Tersane kapı, Yenice kapısı, Tabakhane kapısı, Lonca kapısı ve Deniz kapısından bahseder.Sinop kent surları, yarımadanın en dar olan boyun kısmı ve Yalı ile Kefevi mahalleleri hariç olmak üzere tüm şehri çepeçevre kuşatmaktadır.. Günümüze kadar Kumkapı ve lonca kapısı ayakta kalmıştır. Kuzey surları denizin etkisiyle çok yıpranmıştır.İçkaleŞehrin batı tarafında, Kaleyazısı ile Kumluk denilen sahanın arasındadır. Güney ve kuzey tarafları denizdir. Kale, Selçuklular Sinop’u aldıktan bir yıl kadar sonra esas kısma doğu tarafından uzun bir sur ilave edilerek yapılmıştır. Bu kısım yapılırken Şehrin Eski Mabet, Saray gibi enkazından da istifade edilmiştir. Bu nedenle, bir çok sütunlar, sütun başlıkları ve mabet yazıtları duvar aralarına konulu bir şekilde bulunmaktadır.İçkale kuzey ve güney bölümü olmak üzere iç içe iki bölümden ibarettir. Selçuklular döneminde iç kale 1877 tarihinden itibaren hapishane olarak kullanılmaktadır. 06 Aralık 1997 tarihinde cezaevi yeni hizmet binasına taşınmıştır.Boyabat KalesiBoyabat ilçesinin bulunduğu Gök ırmak Vadisi nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır. Geç Roma, Erken Bizans dönemine ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle Osmanlı Kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma döneminden Osmanlı dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir. Bugünkü durumu ile sur ve burçları ve yapım malzemesi, Osmanlı Kalesi olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak kalenin temelleri daha önceden atılmıştır. Bu nedenle kaleyi, eski ve yeni kale olarak iki bölümde incelemek mümkündür.Eski kalenin temelleri M.Ö. 6. Yüzyılın başlarında Paflagonyalılar zamanında yapılmıştır. Kalenin eski temellerinde kale iç duvarlarının bir kısmında Roma ve Bizans eserlerine rastlamak mümkündür. Yeni kalenin bugünkü halinin Osmanoğulları zamanında yaptırıldığı kesindir. Ancak kalenin bir kitabesine rastlanılmaması yüzünden yapılış tarihi bilinmemektedir.Boyabat Kaya MezarlarıBoyabat İlçesine bağlı ve Boyabat-Kastamonu yolunun 15. Km.sinde bulunan Salar Köyünün güneydoğusunda yer alan, yaklaşık 200 metre yüksekliğindeki kalker kaya oyularak yapılmıştır. Mezarda iç sütunun birer girişi bulunmakta olup, sütunlar üzerinde üçgen alınlık yer almaktadır. Yuvarlak gövdeli sütunlar yukarı doğru incelmektedir. Sütun baş kısımları ve sütun kaideleri kare şeklinde yapılmıştır. Sütun başlıkları aslan figürü şeklindedir, üzerinde iki kademeli olarak oyulmuş düzgün kiriş bölümü vardır. Üçgen alınlığın ortasında aslan kabartması ve alınlığın dışında sağ tarafta iki aslan kabartması daha yer almaktadır. Alınlığın sol tarafında ise aslan ve insan kabartması yer almıştır. Mezar anıtının Paflagonyalılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.Paşa TabyalarıSinop yarımadasının güney doğusunda l9.yy.da Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmıştır. Yarı ay şeklindedir. 11 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşmaktadır. Paşa Tabyası yeme içme tesisi olarak hizmete açılmış olup İlimiz turizminehizmet vermektedir. Diğer bir tabya da Korucuk Tabyası dır. Bu Tabya özel şahsın mülkiyeti içindedir.Tarihi Su KanalıSülüklü Göl mevkisindedir. Antik döneme ait bu tünelde yapılan incelemelerde, yaklaşık 230 m. uzunluğunda ve 1,5 m. yüksekliğinde olduğu tespit edilmiştir. Giriş kapısından itibaren doğal kayanın oyularak işlenmesinden oluşan tünel, 20-30 m. uzunluğunda ve 1.5 m. çapında silindirik bir havalandırma bacasına sahiptir. Bu havalandırma bacaları, doğal kayalardan oyularak yapılmış olup, üst kısımlardaki moloz taşların birbirine sıkıştırılması suretiyle kapatılmıştır. Sağa ve sola zikzak yaparak ilerleyen tünelde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalara göre, Sinop un su seviyesine yakın bir yerleşim yeri olması nedeniyle, kuyu gibi derinliğine değil yatay olarak yapılan bu tünelin su kanalı olabileceği düşünülmektedir.Alaadin CamiiSelçuklu Dönemine ait bir yapıdır. Sinop ‘un fethinden hemen sonra 1214 ‘te yaptırılmıştır. Rumların şehre yaptıkları baskın anında büyük zarar görmüş, 1268 yılında Süleyman Pervane tarafından onarılmıştır. Sonra sırasıyla Candaroğullarından Celaleddin Beyazıt ve İsfendiyar Bey, Osmanlı çağında Mutasarruf Tufan Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Türk taş oymacılığının güzel bir örneği olan minberi ne yazık ki büyük kubbenin çökmesiyle kırılmıştır.Camii erken Türk cami tiplerine güzel bir örnek teşkil eder. Dikdörtgen planlı olup, beş kubbeli bu yapıdan giriş geniş olan revaklı son cemaat yerinden sağlanır. Avlunun ortasında bir şadırvan, kuzey doğu köşesinde de İsfendiyar Oğullarına ait bir türbe bulunmaktadır.Kefevi CamiiKefevi mahallesinde bulunan bu cami Şeyh Mahmut Kefevi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Harap bir halde iken Sancak Mutasarrufu Bekir Paşa tarafından 1896 yılında tadilatı yaptırılmıştır.Saray CamiiTersane çarşısının arkasındaki sokakta bulunan Saray Camii, 10.65 m. Uzunluğunda ve 11.70 m. Eninde olup kesme taştan yapılmış tek kubbelidir. Cami 1374 yılında Candaroğullarından Celalettin Beyazıt zamanında yapılmıştır. Bu çağa ait çok güzel işlemeli bir mihrap ve kapı üzerinde kitabesi vardır.Fetih Baba MescidiMeydankapı çarşısında yer alan mescit 1353 yılında İsmail Bin Uslu Bey tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra harap bir halde iken Fetih Baba adıyla anılan bir zat tarafından onarılmıştır. Mermerden yapılmış ve Candaroğulları zamanına ait süslü bir küçük mihrabı vardır.Mehmet Ağa Camii (Mescidi)Kaleyazısında olan bu camii 1648 yılında inşa edilmiş ve sonradan yapıya 1910 yılında bir minare eklenmiştir.Cezayirli Ali Paşa CamiiSelçuklu çağına ait olan bu camii Seyit Bilal Türbesine bitişiktir. 1876 ‘da Ali Paşa ve 1898 Abdülhamit tarafından tamir edilmiştir.Meydan Kapı CamiiMeydankapı Sakarya Caddesi üzerinde bulunan bu caminin ilk yapılış tarihi belli değilse de Şeyh Ömer Efendi adında bir zat tarafından yaptırıldığı vakıf kayıtlarından öğrenilmektedir. 1878 ‘de ise Mutasarruf Ahmet Kamil Paşa tarafından Kanuni Süleyman ‘a izafe edilmek üzere tamir edilmiştir.Caminin ahşap minaresi Sinop minarelerinin en güzel örneklerindendir.Süleyman Pervane MedresesiSelçuklu dönemine ait bir yapıdır. XII. Yüzyılda (1262) Sinop ‘un düşman baskınından kurtarılmasının bir hatırası olarak Selçuklu veziri Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır. Döneminin taş işçiliğini gösteren görkemli bir giriş kapısına sahiptir. İçinde eyvan karşısında geniş avlu, ortasında şadırvan, sağ ve sol yanlarında revaklara açılan 16 küçük oda yer almaktadır.Vakıflar Genel Müdürlüğü’ nün malı olup, 2002 yılında Kültür ve Turizm amaçlarında kullanılmak üzere Sinop Valiliğine tahsis edilmiştir. Sinop Valiliğince Sinop’ a özgü el sanatları ve mutfağı ile ilgili kişilere tahsis edilerek çarşı haline getirilmiştir.Boyabat EvleriOsmanlı dönemi sivil mimari eseri olan evler yoğun olarak il merkezi ve Boyabat ilçesinde bulunmaktadır. Yöresel kaynaklara bağlı olarak ahşap malzemenin ağırlıklı olduğu konutlar, Bağdadi tekniği kullanılarak ve ahşap çatkı arası dolgulu bir tür tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Katlara geçişte, ahşap kuşaklar kullanılmaktadır.Konsollarla desteklenen çıkmalarla taşınılmış bindirme katlar, cumbalar, her cephede iç içe ve havayı içeri dolduran bol miktarda pencere, ön cephede iki çıkma arasında ve üçgen alınlıkla son bulan kapı girintisi ortak cephe özelliklerini oluşturmaktadır. Odalar genel olarak oturma, yatma, yıkanma ve yeme-içme ihtiyacına cevap vermek üzere tasarlandığı için, dolaplara ve ocaklara da sahiptir.Balatlar KilisesiBizans dönemine ait bir yapıdır. Çağının tipik mimari örneklerini gösterir. Geniş bir alana yapılmış büyük bir avlu, haçvari simetrik planlı bir mekân vardır. Şapel ve diğer mekânlardan oluşan yapı, tümüyle dikdörtgen yapılıdır.Kilisede sadece şapelin tonozla örtülü üst yapısı sağlam kalmıştır. Diğer bölümlerin üstü açıktır. Şapel tavanı ve giriş mekânında boyalı freskler günümüze kadar sağlam kalmışsa da çok tahrip olmuştur. Bizans yapı tekniğinin güzel bir örneğidir. Tüm duvarlarda dört sıra tuğla kullanılmıştır.Türbeler• Seyit Bilal Türbesi• Gazi Çelebi Türbesi• Sultan Hatun Türbesi (Aynalı Kadın Türbesi)• Hatunlar Türbesi• Yeşil Türbe• İsfendiyar Oğulları Türbesi• Çeçe Sultan Türbesi Roma Köprüsüİlimiz Çiftlik köyü, Sazlı imam mevkiinde bulunan köprü 20 metre uzunlukta 3.65 metre genişliktedir.Doğu-batı konumlu iki ayak üzerine oturtulmuştur. Tek kemerlidir. Kemer kısmı iri yontulmuş taşlarla çok az harç kullanılarak yapılmıştır. Üzerinde korkuluk taşları tamamen düşmüş olup köprü bugün yayaların kullanabileceği durumdadır.Durakhan KervansarayıDurağan-Vezirköprü yolu üzerindedir. Selçuklu dönemi vezirlerindendir. Muiniddün Pervane Paşa tarafından 1260 ‘lı yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Han dikdörtgen planlı birbirine bağlı iki mekândan oluşur. Giriş batı cephesinde kesme taştan yapılmış kemerli bir kapı ile sağlanmıştır. Girişin sağında ve solunda iki oda yer almaktadır. Ayrıca kuzey ve doğu duvarı boyunca 10 adet oda mevcuttur.Odalar ortadaki büyük mekâna açılmaktadır. Üzeri kum ve tonozla örtülüdür. Hanın güney batısında Büyük Cami yer almaktadır. Hanın kitabesi bu caminin ön cephesinde yerleştirilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce restorasyonu yapılmıştır.Korucuk Tabyalarıİl merkezine 3 km. uzaklıkta, yarımadanın güney batısında Korucuk mevkiinde yer almaktadır. Geniş bir alanı kaplayan yapı, batı kısmında toprak altında kesme taşlardan örülmüş tonozlu koridor ve iki oda ile batıdan doğuya doğru uzanmış küçük tepeler arasında yer alan 5 adet top yuvasından oluşmaktadır. Osmanlı döneminde savunma amacıyla yapılmış askeri bir yapıdır.Saat KulesiDoğu surları üzerinde, Özel İdare Binasının güneyindeki burcun üzerine inşa edilmiş bir yapıdır.Kare planlı, düzgün kesme taşlardan inşa edilmiştir. Burcun batısından çıkan taş merdivenle kuleye varılır. Cumhuriyet dönemi yapılarından olan kule, bugün Sinop ile özdeşleşmiş durumdadır.Kaya MezarlarıAmbarkaya MezarıAmbarkaya mezar anıtı, Durağan-Vezirköprü yolu üzerinde Durağan ilçesine 8 km. uzaklıkta ve Gök ırmak kenarında Ambarkaya üzerine oyulmuştur. Girişte 3 sütun vardır. Hiçbir yerinde kabartma ve süs yoktur. M.Ö. 700 yıllarında Paflagonyalılar tarafından yapılmıştır.Terelek Kaya MezarıTerelek Kaya mezar anıtı Durağan ilçesi, Kökler köyü sınırı içerisindedir. Mezarda 3 sütunlu bir giriş yeri ile alınlık kısmında bazı kabartmalar vardır. Mezar odasına kare şeklin bir kapı ile girilmektedir. Alınlık yerinde sağda bir mücadele sahnesi, solda hayvan boynuzları arasına oturtulmuş bir insan başı figürü yer almaktadır. Bu eserin Paflagonyalılar tarafından M.Ö. 7. Yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.Salar Köyü Mezar Anıtıİlimiz Boyabat ilçesine bağlı ve Boyabat Kastamonu yolunun 15 km. yakınında bulunan Salar Köyü ‘nün güney doğusunda yer alır. Mezarda üç sütunlu bir giriş vardır. Sütunların üzerinde üçgen alınlık bulunmaktadır. Ayrıca sütunların baş kısmı kare şeklinde ve üzerinde aslan figürleri yapılmış sütun başlıkları bulunmaktadır. Üçgen alınlığın tam ortasında ön ayaklarını ileri doğru uzatmış bir aslan figürü ayrıca alınlığın dışında sağ tarafta iki aslan kabartması daha vardır. Aynı şekilde alınlığın sol tarafında bir aslan ve bir insan kabartması yer almaktadır. Ancak kabartmaların bir kısmı tahrip olmuştur. Mezara dikdörtgen şeklinde bir kapıdan girilir. Kalker kayaya oyularak yapılan mezar anıtının Paflagonyalılar tarafından M.Ö. 7. Yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.Dodurga Kaya MezarıDodurga kaya mezarı, Sinop ili Boyabat – Durağan karayolu üzerinde Kayaboğazı köyünün sapağının yaklaşık 10 km. içerisinde yer alır. Dodurga köyünün girişindeki köprünün kuzeybatı yamacı ile yamacın kuzeyindeki kaya üzerine kayalara kazınmış bir büst yer almaktadır. Bu mezarın Vitridades dönemine ait olduğu düşünülmektedir.İkonalarSinop Müzesinde teşhir edilen ikona koleksiyonunun sanat tarihi bakımından büyük bir önemi vardır. İkona Hıristiyan dininde doğu kiliselerinde duvar fresklerine karşılık ahşap pano üzerine yapılan her türlü dini resme verilen isimdir.İkonalar kiliselerde halk tarafından kolayca görülebilecek yerlere asılıyordu. Bizans dönemine ait ikonaların ana konuları sıkı bir taoloji programı ile saptanmıştır. Bunlar İsa, Meryem ‘in resimleri yanında Havari ve Aziz kişilerin resimleri yer almaktadır. Ya da yaşam öyküleriyle birlikte çeşitli dinsel ve tarihi olaylar anlatılır.XIX. yüzyılda ilimiz ve çevresinde bulunan kiliselerden, günümüze kaldığı tahmin edilen ikonaların müzeye ne zaman ve nereden geldiği bilinmemektedir.Bunlar kestane ağacından yapılmış panolara alçı sıvanarak, bazılarında da bez alçı bir arada kullanılarak, üzerine çeşitli boya ve altın yaldızla yapılmıştır.HamamlarAşağı Hamam (Tuzcular Hamamı)Cami-i Kebir Mahallesi, Tuzcular caddesinde bulunan hamam Osmanlı karakterindedir. Kuzey-güney konumlu olan yapının soyunmalık ve külhan bölümleri bir eksen üzerinde uzanır. Moloz taştan inşa edilmiş olan cephelerde örtü sisteminin tonoz ve kubbeleri fark edilir. Güney cephesinin sağ köşesinden 1986 yılında tamir edilen çift katlı camekân bölümüne geçilir. Bu mekân söz konusu tamirattan önce tek katlı idi. Yalnız giriş üstünde bir sıra soyunma hücresinden oluşur. Bir asma katı bulunmakta idi. Günümüzde betonarme olarak yenilenen bu mekân eski karakterinin tamamen kaybetmiş ve mekânın aydınlık olabilmesi için ahşap bir fener çatıya eklenmiştir. Hamamın sıcaklık mekânıyla soyunmalık arasında, kuzey-güney yönünde uzayan dikdörtgen bir ılıklık mekânı ve bunun ucunda bölmeyle ayrılmış tuvalet mekânı bulunmaktadır. Mekânların örtüsü yayvan beşik tonoz üzerine kubbeciklidir. Ilıklık bölümünde iki küçük kubbecik, tuvaletin kare mekânında da bir kubbe bu bölümü kapatır. Merkezleşme ve eksen fikri, soyunmalık mekânının ortasındaki sekizgen şadırvan havuz ve sıcaklık ortasındaki sekizgen göbek taşı ile kuvvetlendirilmiştir.Yukarı Hamam (Alaeddin Hamamı)Kuzey-güney konumlu ve dikdörtgen dış duvarlar sisteminin içinde yer alan hamam tonoz ve kubbelerle, soyunmalık bölümü ise çatı ile örtülüdür. Hamam 50 x 20 m. ölçüsündedir. Kuzey cepheye bitişik olarak yapılan soyunmalık ise 10 x 12 m. ölçüsündedir. Soyunma ve hamam bölümleri iki bölmeli ve simetrik olarak planlanmıştır. Doğudaki bölme erkekler, batıdaki bölme kadınlar hamamı olarak kullanılmaktadır. Soyunmalık iki katlıdır, moloz taşından yapılmıştır. İç kısmı ahşap kabinlerle çevrilidir. Bu mekânın kuzeyinden küçük kemerli bir kapı ile dikdörtgen şeklinde ve tonozlu ılıklığa geçilir. Buraya açılan sıcaklık “L”şeklinde plana sahiptir. Bu bölüm iki kubbe ve tonozla örtülüdür. Kadınlar kısmı da aynı planla yapılmıştır. Yanyana yerleştirilmiş bir çifte hamam olan yukarı hamamın bölümleri birbirine benzer planlı olmasına rağmen erkekler bölümü kadınlar bölümünden daha geniştir. Her iki bölüm için de ortak olan sıcak su deposu arkasındaki külhan, Sakarya caddesi yönünde dükkânlar arasında kalmıştır. Yukarı hamama ait envanterde hamamın Alâeddin Camii ile birlikte yapılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir.Yalı / Varoş HamamıŞehrin doğusunda, sahil yolu yönünde bulunan çok harap durumdaki hamamın vakfiyesi İsfendiyaroğlu II. İbrahim Bey adına düzenlenmiştir. Doğu –Batı ekseninde ve kitabesiz olan hamam mekânları bir eksen üzerinde ard arda sıralanır. Camekân bölümü yenilenmiş olup harap ve örtüsünü kaybetmiş durumdadır. Cepheler kesme taştan, iç duvarlar tuğla ve moloz taştan yapılmıştır. Yapı XVIII. Yüzyıl sonlarında yenilenircesine onarılmıştır. Bu onarım, kurnaların Barok görünüşünden de anlaşılmaktadır. Duvarlarında bol miktarda devşirme malzemenin kullanıldığı yapının ahşap soyunma yeri 8 x 8 m. ölçüsündedir ve yıkıktır. Bir avlu görünümü sergiler. Mekân kemerli bir kesme taş giriş ile kenarlarında taş setlere sahiptir. Kemerli bir geçit ile girilen ılık mekânın 3 m. çapındaki orta kubbesi deliklidir. Sıcaklık mekânına setli ve kubbeli odanın karşısındaki kapıdan girilir. Bu mekânın ortasında bir kubbe ve buna iki yandan açılan kubbecikli beşik tonozlar, örtü sistemini oluşturur. Bu tonozlu mekânların diplerinde iki kurna, kubbeli sıcaklığa yan yana açılan iki halvet girişi vardır. Bu bölümler günümüzde çok haraptır. Külhanı dikdörtgen planlı olan yapının kubbeleri üçgen bingilere oturmaktadır. Sıvanın altından duvarların tuğla oldukları görülür. Arşiv bilgilerinde buranın 1856 yılında tamir edildiği ve kiraya verildiği yer almaktadır.Sivil Mimari ÖrnekleriYakupağa KonağıGerze İlçesinde olup sivil mimari örneklerinden biridir. Yapının tüm pencereleri giyotin çerçevelidir. Üzeri kırma çatı olup olukluk kiremitle örtülüdür. İç kısımda odaların tavan ve duvarları çok zengin bir süslemeye sahiptir. Çeşitli renkte çiçek ve geometrik motifler tüm tavanı, dolap kapılarını ve duvarları süslemekte olup eşsiz sanat eserleridir.Filyos Ören YeriÇaycuma ilçesine bağlı Filyos beldesi, antik dönemin önemli yerleşim birimlerinden biri olup, birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanları üzerinde kurulu bulunmaktadır. Romalılar tarafından yapıldığı düşünülen kale ve anfi tiyatrosu vardır.Filyos ta Saklı TarihEfsaneye göre kent, M.Ö.7.yüzyılda kurulmuştur. Tarihi boyunca değişik isimlerle (Tios, Tieion, Tianon, Tium) anılmıştır. Kentin kurulduğu dönemde bu bölgede Kaukan adında bir yerli yaşamakta idi.Tarihi boyunca siyasi güç oluşturamayan ve Ereğli ile Amasra nın gölgesinde kalan kent, Roma döneminde M.Ö.70 yılında yakıldı ve yağma edildi. Daha sonra yeniden inşa edildi ve bir ticaret ve balıkçı kenti olarak yaşamını devam ettirdi. Kent, Bizans döneminde M.S.5.yüzyılda önemli bir dini merkez oldu. Selçuk ve Osmanlı dönemlerinde ise (14.15.yüzyıl) giderek önemini yitirdi ve küçük bir balıkçı köyüne dönüştü. Bugün Filyos beldesinin bulunduğu alanda eski kentten toprak üstü kalıntı olarak Roma, Bizans ve orta çağ dönemlerine tarihlenen kale, sahil surları, su kemeri, tonozlu galeri, tiyatro, savunma kulesi ve çeşitli mezarlar görülebilmektedir.Kale Tepesiİlk yerleşim yeri, kentin kuzeyindeki kale tepesi üzerindedir. Bugün burada ortaçağ kalesine ait duvarlar ile Helenistik-Roma dönemlerine tarihlenen kule kalıntısı bulunmaktadır. Kalenin duvarları 2003 yılında yenilenmiştir.Eski LimanKale Tepesinin batısında yer alan eski limana ait denizin içinde 6 metre genişliğinde ve 100 metreden fazla uzunlukta iki mendirek kalıntısı bulunmaktadır.Sahil SuruEski limanın başladığı noktadan itibaren kent içine doğru uzanan sahil suru bulunmaktadır. Çeşitli dönemlerde tamir edilerek kullanılan surun kalınlığı 1 metre mevcut yüksekliği ise 5 metredir. Bugün surun ancak 50 metrelik bir bölümü görülebilmektedir.Su Kemeri ve Tonozlu GaleriDört kemerli bir su kemeri kalıntısı ve tuğladan yapılmış tonozlu bir galeridir. Burasının büyük bir yapının ait bölümü olduğu tahmin edilmektedir.TiyatroKentin güneyindeki yamaca yaslanmış tiyatro Roma dönemine aittir. Taş oturma sıralarının bir bölümü sökülerek, geç dönemlerde yapılan inşaatlarda kullanılmıştır.Araştırma ve KazılarTios kentinin bilimsel olarak araştırma ve kazıları, 2006 yılından beri Kdz. Ereğli Müzesi ve Trakya üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından yürütülmektedir. 2006 yılında yapılan çalışmalarda eski kentin toprak üstü kalıntıları tespit edildi. Envarterleri ve çizimleri yapıldı. Fotoğrafları çekildi, kent planı çıkarılmaya başlandı. Toprak altında bulunan yapılar ise jeo elektrik ve radar ölçümleri ile tespit edildi. Bu alanlarda araştırma çukurları (sondaj) açıldı. Yapılan çalışmalarda, kale içinde; Helenistik Devir e (M.Ö.4.yy) ait yapılar ve çanak çömlek çeşidinin bol olması, yapılan ticaretin zenginliğini göstermektedir. Sahil surunun güneyindeki tarlalarda yapılan radar ölçümlerinde eski kentin yapıları tespit edildi.Buradaki sondajlarda, Helenistik Devir e tarihlenen sur duvarları, Roma-Bizans dönemine ait yapı kalıntıları, Roma dönemi sikkeleri ve çanak-çömlek parçaları ortaya çıkarıldı. Su kemerinin hemen yakınında ise; anıtsal bir meydan çeşmesi olması muhtemel bir yapı bulundu. Tiyatroda yapılan temizlik çalışmalarında; mermer iki heykel parçasına rastlandı. İki yazıt-bilimci tarafından, bugüne kadar yörede bulunmuş ve Ereğli müzesinde mevcut tüm Helence ve Latince yazıtlar arşivlendi. Yazıtların değerlendirilmelerine başlandı. Tios kentinin araştırılması ve kazılması, Karadeniz tarihi ve arkeolojisi için büyük önem taşmaktadır. Çünkü Türkiye nin Karadeniz kıyılarında kazılan ilk ve tek antik kenttir.Buradan elde edilecek bilgi ve belgeler büyük önem taşımaktadır. Toprağın hemen altında yolları, meydanı, hamamı, dini yapıları, evleri depoları, dükkânları ve mezarlarıyla büyük bir kent ortaya çıkarılacaktır.Ereğli KalesiKdz. Ereğli nin kent surlarının çevrelediği tepede bulunmaktadır. Bizans Dönemi nde XIII. Yüzyıl başlarında yapıldığı sanılan kalede iç ve dış avlu, kule, mühimmat ve erzak deposu, sarnıç ve odalar bulunmaktadır. Kale ve çevre duvarları oldukça harap bir durumdadır. Kale kapısındaki ve iç avludaki derin çatlakların bir depremin sonucu oluştuğu sanılmaktadır. Duvarlarda, kuleler de tuğla ve harç dolayısıyla birlikte gri taşı kullanılmıştır.Sur KalıntılarıHelenistik döneme ait olan sur parçalarında çok sert, gri, renkli kireçtaşından iri ve kalın blok taşları kullanılmış ve bunlar birbirlerine başarılı bir şekilde bağlamıştır. Bu taş bloklar yan yana ve harçsız yerleştirilerek, aradaki küçük taş blokların yatay hatlarıyla desteklenmiştir. Büyük boyutlu kare taşların kullanıldığı Roma Dönemi sur kalıntıları ise daha çok kıyı kesiminde yer almaktadır. Bu döneme ait sur işçiliğinde yaklaşık 1 m x 1 m boyutlu kare taş bloklar kullanılmıştır. Birbirine kalın bir harç tabakasıyla bağlanan ve kesme taşlardan oluşan kimi surlardaki tuğla örme işçiliği Bizans Dönemi ürünüdür. Kentin büyük bir bölümünü kaplayan bu surlarda Bizans yapı tekniği egemendir. Bizanslılarca yapılan bu surları Cenevizliler onararak kullanmışlardır.Filyos KalesiFilyos ta bulunan ve Romalılar tarafından yapıldığı düşünülen kale, kentin denize hakim bir noktası olan bir burun üzerinde kurulmuştur. Güçlü ve heybetli bir görünüm kazandırmak düşüncesiyle yapımında iri taşlar kullanılmıştır. Kale uzunca bir süre harabe durumda kaldıktan sonra, 2000 yılında Kültür Bakanlığı tarafından onarım çalışmalarına başlanmıştır.Herakles (Herkül) SarayıKdz. Ereğli Ankara Mahallesi nde bulunan ve iki cephedeki duvar kalıntıları dışında tümüyle yıkık bir durumda bulunan bu antik döneme ait yapı kalıntısı, iri kesme taş bloklarla ve özenli bir işçilikle inşa edilmiştir. Su TesisleriAntik çağda kentin su gereksinimini karşılamak üzere inşa edilen su tesislerinin Roma Dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kandilli yakınlarından başlayan (Balı Köyü) ve yaklaşık 16 km bir hat boyunca kente ulaşan su şebekesi kent surlarının yakınında bulunan bir havuzda toplanmakta ve havuzdan çıkan bir kaç kolla, kanalla su kent alanının merkezine aktarılmaktadır. Ayrıca kentin su gereksinimi için kuyulardan da yararlanılmıştır. Bu kuyulardan bir kaçı günümüze kadar ulaşmış olup, kuyu yüzeyleri girland ve rölyeflerle süslüdür.Çeştepe Fener KulesiKdz. Ereğli nin kuzeyinde Çeştepe de deniz seviyesinden yaklaşık 200 m yükseklikte bulunan kulenin Helenistik Dönemde yapıldığı ve Bizans Döneminde de yeniden inşa edildiği sanılmaktadır. Kente ait bazı sikkelerde fener betiminin yer alması bu kuleye verilen önemin kanıtıdır. Üstyapısı tümüyle yıkılan kulenin 10 m.lik bölümü günümüze kadar kalmıştır. Yirmi sekiz basamaklı bir merdivenle çıkılan kulenin üst yapısı tümüyle yıkılmış sadece on metrelik bir bölümü ayakta kalabilmiştir. Kule Bizanslılar döneminde yeniden inşa edilmiştir.Bizans Sarnıcı KalıntısıAkarca mahallesinde bulunan ve Bizans döneminden kalma olduğu anlaşılan sarnıcın hemen hemen tümü toprak altında bulunmaktadır. Bir hafriyat çalışması sırasında ortaya çıkan sarnıcın tahribata uğramaması için içi doldurulmuş, ancak açık kalan bölümü tahrip olmuştur.Krispos Anıt MezarıKdz. Ereğli de gösteriler yapan ve orada ölen eski Mısırlı pandomima sanatçısı Krispos un anısına yapılmıştır. Kaidesi ile birlikte 2.10 m yükseklikte bulunan anıtın önünde 19 satırdan oluşan ve kazılarak yazılmış bir şiir bulunmaktadır. Anıt, yüksek bir kaide üzerinde oturtulmuş iki korint başlıklı sütun, sütunların arasında içinde başsız bir büstün bulunduğu oyuk ve üçgen çatı olarak tasarlanmış taç kısmından oluşmaktadır.Bizans KilisesiEreğli Akarca Mahallesinde bulunan kilisenin bulunduğu yerde 1942 yılında yapılan Çelikel Camii yer almaktadır. Bizans dönemine ait kilisenin döşeme mozaiği ve duvarının bir bölümünde yer alan fresk kalıntıları caminin bodrumunda bulunmaktadır.Ayasofya Kilisesi (Orta Cami)Sularla kaplı kent alanının içinde Bizanslılar tarafından inşa edilen Hagia Sophia (Kutsal Akıl) kilisesi, camiye çevrildikten sonra Orhan Gazi ya da Orta Cami olarak anılmaktadır.Kozlu KilisesiKozlu Bucağı Merkez Mahallesinde bulunan kilise, Hıristiyan Ortodoks cemaatine aittir. Geçtiğimiz yüzyılın sonlarına doğru inşa edildiği anlaşılan kilise bugün yıkık ve harap bir durumdadır.Yeni CamiiDevrek ilçesinde bulunan bu camii, 19.yüzyıl sonlarında yapılmıştır.Ali Ağa HamamıEreğli de çarşı içinde kullanımda olan tescilli bir anıttır. Ali Ağa tarafından yaptırıldığı bilinen bu anıt, küçük bir Osmanlı taşra mahalle niteliği göstermektedir.Boz Hane HamamıEreğli nin Orhanlar Mahallesi nde bulunan hamamın 20.yüzyılın başlarında Abdurrahman Kaptan ın eşi için yaptırdığı tahmin edilmektedir. Hamam 19.yüzyılın klasik Türk hamamlarının ilgi çekici bir örneğidir. Zonguldak ili Çaycuma ilçesi Çayırköyü’nde bulunan bu mağaranın Çaycuma’ya olan uzaklığı 10 km. dir. Çayırköy Mağarasında ilk araştırmayı İsveçli K.Lindberg 1951 yılında yapmıştır. Bundan sonra Barcelona kentinden Türkiye’ye gelen Juan Ullastre başkanlığındaki üç İspanyol speolog 1970’te ikinci araştırmayı yapmıştır. Bu araştırmacıların yaptıkları İspanya’da yayınlandıktan sonra buraya çok sayıda araştırmacı gelmiştir.Mağara II. Zamanın Üst Kretase kalkerleri içerisinde yer almıştır. Çayırköy’ün 2 km. güneybatısında, Sofular ve Eğridere’nin birleştiği bir çöküntü alanı içerisindedir. Yerin altından 1,5 km. uzunluğundaki su Çayırköy Mağarasını meydana getirmiştir. Mağaranın çıkış ağzına yakın bir yerde de büyük bir kuyu bulunmaktadır.Mağaranın giriş kotu yaklaşık 200 m. çıkışı da 165 m. dir. Uzunluğu 1,5 km. olam mağaranın içerisi oldukça düzdür. İçerisinde yeraltı deresi olduğundan tam orta kısmında bir de sifon bulunmaktadır.Mağara girişinden çıkan suyun bir bölümü Roma döneminde yapıldığı sanılan bir kanalla çevredeki değirmene ulaştırılmıştır. Devrek’te baston yapımının başlangıcının ilginç bir öyküsü vardır. Buna göre; Devrekli Merdi ailesinden Marangoz Ali Ziya Efendi I.Dünya Savaşı’nda İngilizlere esir düşmüştür. Bu olay Ali Ziya Efendi kadar Devrek’in geleceği açısından da önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ali Ziya Efendi İngiliz subaylarının ellerinde sürekli tuttukları bastonun bir kudret sembolü olduğunu fark etmiş, savaş bitiminde memleketinde İngilizlerin birbirinden güzel zarif bastonlarını anlatmaya başlamıştır. Böylece baston bir anda Devreklilerin gözünde ihtiyarların dayanağı olmaktan çıkmıştır.Devrek’te baston yapımı ilkel bir yün ve pamuk eğirme aleti olan çıkrıkla başlamıştır. Manda boynuzundan yapılan iki tarafı siyah, ortası beyaz çubuk şeklinde kemik ağızlıklar ile kızılcık ağacı özünden üç parçalı eklemelerle yapılan gümüş veya altın bilezikli ağızlıklardan baston yapımına geçilmiştir. Ayrıca Kastamonu Salnamesi’nde (h.1320 – 1892) Devrek’te ceviz ağacından sandık, masa, konsol, sigara ağızlığı ve bastonların yapıldığı belirtilmiştir.Devrek’te baston yapımı gerçek değerini bulmuş, Devrekli ustaların yaptığı bastonlar Anadolu kültürünün estetik ve zarafetini de işçiliklerine katmış ve böylece Devrek bastonlarının ünü Türkiye sınırlarını aşmıştır. Devrek’te baston yapımı büyük önem kazanmış, babadan oğla, ustadan çırağa bu sanat dalı geçmiş ve baston yapımı gözde bir meslek durumuna gelmiştir. Günümüzde Devrek’te yapım geleneği sürmekte ve birbirinden güzel örnekler ortaya konmaktadır.Devrek bastonlarının yapımı bilgi ve becerinin yanı sıra büyük sabır istemektedir. Öncelikle esnek bir ağaç olan kızılcık ağacı kesilir, Aralık ve Şubat aylarında suyu çekilen kızılcığın dalları ayıklanır ve elde edilen parçalar bir yıl bekletilir. Ekmek fırınlarında eğrilikleri düzeltilen dallar tornadan geçirilir ve bastona verilecek şekil belirlenir. Ardından testere ile üzerinde yivler açılır, eğe yardımı ile sistire, zımpara işlemleri yapılarak desen ve figürler ortaya çıkarılır.Devrek bastonlarında birbirine dolanmış yılan motiflerinin de sık sık uygulandığı görülmektedir. Bir yandan boyama işlemi yapılırken öte yandan da kusurlu yerler dolgu verniği ile düzeltilir. Bu arada boya verniği yüzeylerde hiçbir şekilde uygulanmaz. Bu işlemler yapıldıktan sonra sıra bastonun sapına gelir. Çoğunlukla ceviz ağacından yapılmış saplarda sedef, gümüş bağa, dağ keçisi ayağı, kemik ve değerli taşlar kullanılır. Ördek bacağı, yılan başı, atmaca, karaca ve at başının saplarda yer verildiği gibi içerisinden şiş çıkan, silah olan, kargıya dönüşen, kurşun atan bastonlarla da karşılaşılmaktadır. Ancak, kamalı bastonlar günümüzde yasak olduğundan yapılmamaktadır. Kemal Özmen isimli bir kişi Ahlat bastonu denilen bir bastonun sap kısmında tabanca bile saklandığını belirtmiştir.Devrekli ustaların el emeği ile oluşturduğu bastonlar onların göz nurunu, zevkini simgelediği kadar sanat ile zanaatı bir arada gözler önüne sermiştir.Zonguldak’ta 1933 yılında Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin düzenlediği “Tasarruf ve Yerli Malı Haftası” kapsamındaki sergide Devrek bastonları ilk kez sergilenmiş ve ödüllendirilmiştir. Bunun ardından 1936 İzmir Enternasyonal Fuarı’nda da Devrek bastonları ödül kazanmıştır.Devrek Belediyesi 7 Temmuz 1984’te Devrek Baston Festivalini düzenlemiş ve bu festival her yıl düzenlenmeye başlamıştır.Kaliteli bir el işçiliği olan Devrek bastonunun yapılışında Aziz Salman, Andon Usta, Hakkı, Çelik, Ahmet, Hasan ve Abdullah gibi eski ustaların büyük payı olmuştur. Bunların dışında Münteka Çelebi, Mürvet Okur, Tansel Işık, Cemal Salman, Raşit Korum, Murat Ayvacı, Bülent Korum, Raşit Devrek, İsmet Durbak, Hikmet İncirli, Günsel İncirli, Özcan Erdoğdu, Tuncer Biçmen ve Ali Akarsu gibi ustalar da bu konuda büyük ün yapmışlardır. Zonguldak il merkezinde, İnağzı Mahallesi’nde bulunan bu mağara Zonguldak’a girşteki demiryolu tünelinin sol yanında bulunmaktadır.Mağara oluşumunu Prehistorik Çağlarda tamamlamıştır. Mağara yaklaşık 600 m. uzunluğundadır. Ancak daha da uzun olduğu sanılmaktadır. Mağara 60–70 m. den sonra dar ve alçak geçitlerle devam etmektedir. İçerisindeki sifon 1 m. yüksekliğindedir. Ayrıca mağara içerisinde küçük akarsular bulunmaktadır. Zonguldak il merkezi Gelik Mahallesi, Ayıcı Mevkiinde bulunan mağaranın uzunluğu 6,5 km. yi bulmaktadır. Mağara ağzındaki bir düdenden çevrenin sularını çekmekte ve yer altı suyu olarak içeride devam etmektedir.Mağara içerisinde galeriler ve yan kollar bulunmaktadır. Ayrıca mağara içerisinde sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Zonguldak ili, Eski Zonguldak-Çaycuma karayolunun 10.km.sinde, Sofular Vadisi’nin yamaçlarında bulunan bu mağaranın Prehistorik Çağlarda oluşumu tamamlanmıştır. Mağarada ilk araştırmayı Zonguldak Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü 2003 yılında yapmıştır.Mağara 1,5 km. uzunluğunda olup, oldukça dik bir kuyunun sol yanından içerisine inilmektedir. Mağara içerisinde sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Salon şeklinde büyük bir mekânın çevresinde küçük odacıklar bulunmaktadır. Bu salon 70.00 40.00–50.00 m. ölçüsünde olup, tavan yüksekliği 5.00–7.00 m. arasında değişmektedir. Doğal oluşumların son derece güzel bir görünüm veren mağara içerisinde küçük göller bulunmaktadır. Zonguldak-Ereğli karayolu üzerinde, deniz kenarında bulunan bu mağaranın içerisinde yer altı nehri bulunmaktadır. Uzunluğu 800 m. olan mağara ağzından içeriye girildiğinde travertenlerle karşılaşılmaktadır. Travertenlerin altında sifon bulunmaktadır.Mağara içerisinde bulunan sudan sonra büyük bir mekâna ulaşılmaktadır. Mağara içerisinde çok sayıda guana bulunmaktadır. Mağara yakınında Ilıksu Kaplıcası vardır. Ilıksu Kaplıcasının su debisi 10 lt/sn, sıcaklığı ise 27 derecedir.Kaplıcanın suyunun içme olarak kullanıldığında, mide, bağırsak ve karaciğer safra yolları üzerinde, banyo kürlerinde ise, içerdiği radyoaktif elemanlar sayesinde ağrılı hastalıklarda olumlu etkisi görülmektedir.Ilıksu Kaplıcası, İl Özel İdaresi tarafından yatırım programına alınmış olup, şu anda kaplıca üzerinde ya da çevresinde herhangi bir tesis bulunmamaktadır. Zonguldak il merkezine 3 km. uzaklıkta bulunan Gökgöl Mağarası, Zonguldak Kömür Tesislerinin bulunduğu Asma Ocaklarının 1 km. güneyinde ve Üzülmez Deresi’nin sağında bulunmaktadır.Mağarada ilk araştırmalar iki İngiliz speologu Chris Bauer ve Harvey Lomas tarafından 1976 yılında yapılmıştır. Bundan sonra Türk-Fransız ortak grubu tarafından 1977 yılında mağara ve içerisindeki çok sayıdaki mağaracıklar ile Gökgöl Mağarası incelenmiştir.Gökgöl Mağarası jeolojik dönemlerde I.Zaman (Vizen Paleozonik) kalkerler içerisinde oluşmuştur. Mağaranın çok büyük bir ağzı bulunmakta olup, buraya 50 m. yüksekliğinde dik bir patikadan çıkılmaktadır. Mağara içinin toplam uzunluğu 1 km. kadardır. Mağara üç bölümden meydana gelmiştir. Bu bölümler fosil ve aktif kısımlar ile yarı aktif yan kollardır. Girişten sonra geniş bir galeri halindeki mağarada 250 m. uzaklıkta bulunan bir sifondan suya girilip dar bir çatlak içerisinde ilerlenmekte ve bundan sonra da mağara içerisindeki yeraltı deresinin kaynağına gelinmektedir.Mağara içerisinde 2–5 m. arasında değişen sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Yeraltı deresi bir çöküntü ile son bulduğundan daha ileriye gitmek olanaksızdır. Günümüzde Gökgöl Mağarasının 875 m.lik kısmı turizme açıktır. Zonguldak ili Çaycuma ilçesinde Hisarönü’nde (Filyos) bulunan bu kale Ortaçağ’da yapılmıştır. Kalenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.Kale moloz taş ve tuğladan yapılmış olup, günümüze oldukça iyi bir durumda gelmiştir. Ortaçağ’da yapılan bu kale çevresinde Roma dönemine tarihlenen mabet, tiyatro ve büyük bir yapıya ait olduğu sanılan üç kemerli bir duvar günümüze gelebilmiştir. Ayrıca yakınındaki Çayır Mağarası’ndan kaleye ve kente su taşıyan su kemerleri kalıntıları da günümüze gelebilmiştir.Kale ve yanındaki tiyatro 2001 yılından itibaren başlayan çalışmalar sonucunda kısmen restore edilmiş olup, çalışmalar halen sürdürülmektedir. Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz. Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası

TAGS:Tatil Yerlerimiz Turistik 

<<< Thank you for your visit >>>

Tatil Gezi Eğlence Hepsibir Arada

Websites to related :
Evvel Zaman İstanbulu Bir İst

  uzun zaman sonra ilk kez bugun icimden yazmak geldi.birinci nedeni bugunku Galata gezim digeri ise okudugum kitapta bahsi gecen birr konuyu arastirirk

Cohen Seglias | Construction and

  We Moved! Cohen Seglias Expands Its Philadelphia PresenceAfter 15 years at 30 South 17th Street, we are excited to announce our move to 1600 Market St

Jabiru Pacific - Engine for Airc

  Introduction Jabiru 3300 refers to a six-cylinder air-cooled engine made by Jabiru Aircraft Pty. Ltd. The company designed this aircraft engine to run

Miami Personal Trainers | Weight

  3 Principles For Overcoming Fitness Obstacles Featured

Arlington Community Federal Cred

  Low Rate Auto LoanAt ACFCU, we make financing or refinancing a car simple with affordable rates as low as 1.74% APR* and no payments for the first 3 m

Welcome to Jerusalem 30 A.D. En

  We want to pray with you and for you. Please, if you are in need of prayer for any reason, send us your Prayer Request. Jerusalem 30 A.D. is all about

Home | ROCK STREAM VINEYARDS, LL

  Please ensure Javascript is enabled for purposes of website accessibility

Treat, Learn and Communicate

  Welcome to Vetlexicon, the world s largest online vet resource. Transform your practice withinstant access to the knowledge and experience of 1000+ le

Find Childcare In Your Area - Th

  The Australian Child Care IndexIt is vital that our children are well cared for, but we can't all be with them 24 hours a day. The Australian Child Ca

TheSouthAsianIdea Weblog | A Lea

  M.Adeel Qureshi Says: May 22, 2008 at 9:14 am | Reply It is the dialima of our country that we dont have sincere leaders to run the country in a smo

ads

Hot Websites